Yüzyıllar boyunca farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmış ve yıllarca milli mücadelenin kalbi olmuş olan Ankara, bir İç Anadolu kenti olmasına rağmen farklı yaşam tarzına sahip insanları içerisinde barındıran sayılı şehirlerden. Bölgelere göre değişen kültürü ile yaşadığımız toprakların mozaiğini yansıtan Ankara’nın en eski semtlerini sizler için araştırdık. İşte Ankara’nın En Eski Semtleri.
Kazan
İsmine ilk defa 1530 yılında Tapu Tahrir kayıtlarında rastlanan Kazan’ın, İlhanlıların Ankara’da egemenlik sürdürdüğü yıllarda ‘’Gazan Han’’ adına bastırdıkları sikkelerin isminden evirilerek geldiği düşünülüyor. Bir başka rivayete göre ise Kazan adının 1402 yılında Osmanlı Devleti Hükümdarı Yıldırım Bayezid ile Moğol Hükümdarı Timur Han arasında Çubuk Ovası’nda yapılan Ankara Savaşı sırasında taraf değiştirerek Osmanlı ordusuna katılan Kazan Türkeri’nden geldiği düşünülüyor. Ayrıca bu savaş esnasında Osmanlı ordusunun yemek ihtiyacını karşılamak için getirilen büyük kazanların, bölgenin isminin Kazan olmasında etki ettiği de ihtimaller dahilinde.
Akyurt
Ankara’nın kuzey doğusunda yer alan Akyurt, Cumhuriyet Dönemi’nde ilçe merkezi olan az sayıda köyden bir tanesi olma özelliğini taşıyor. ‘’Raylı’’ adıyla da bilinen bu köy 1463’de kayıtlara 30 haneli bir köy olarak geçmiştir. Raylı köyünün tamamı I. Murad döneminde yaşamış bir hayırsever olan Melike Hatun’un sahibi olduğu Medrese’nin vakfına aittir. 21 köyün bağlı olduğu bu semt, 1990 yılında yayınlanan resmî gazete ile şehir merkezi olarak Akyurt ismini almıştır.
Beypazarı
Rivayetlere göre, M.S 491-518 yılları arasında piskoposluk merkezi olarak bilinen Beypazarı’nı (Lagania’yı) ziyaret eden Bizans İmparatoru Anastasios, şehre ‘’Lagania-Anastasiopolis’’ yani ‘’Anastasios Kenti Kaya Doruğu Ülkesi’’ ismini verdi. Başka bir kaynağa göre ise Beypazarı’nın ilk fatihi ve Kütahya beyi Germiyanoğlu Yakup Şah’ın veziri olan Dinar Hezar’ın şehre ‘’Germiyan Hezar’’ ismini verdiği ve semtin diğer isminin ‘’Germiyan Hezar’’ olduğu biliniyor. Çoğu araştırmacıya göre ise bölgenin ismi, Osmanlı Devleti’nin toprak rejimi ve Tımarlı Sipahi merkezlerinde ticari ve ekonomik hayatın yoğunluğundan dolayı ‘’Bağ Bazarı’’ olarak adlandırıldığı ve Beypazarı isminin buradan geldiğine inanılmaktadır.
Pursaklar
Pursaklar isminin nasıl doğduğuna dair birden fazla rivayet bulunmaktadır. Pursaklar semtinin Eski Muhtarı olan Kemal Çelik’e göre eski zamanlarda Pursaklar’ın ormanlık alan olmasından dolayı Pür-saklar yani ‘’yapraksaklar’’ denildiği. Farklı bir rivayete göre ise Pursaklar isminin 1463 yılında Osmanlı dönemindeki kayıtlarda ‘’’Busaklar’’ olarak geçtiği ancak zamanla Pursaklar’a evirildiği ve Ankara’nın merkez köylerinden birisi haline geldiği yönünde. Osmanlı Devleti’ni fetret devrine sokan Ankara Savaşı’nın yapıldığı yer olan Pursaklar’ın isminin, Timur Han’ın ordusunda bulunan filleri burada yani orman içerisinde sakladığı için ‘’Filsaklar’’ olabileceği de düşünülmektedir.
Keçiören
Keçiören ismi ilk defa kayıtlara 1463’te ‘’Ankara Mufassal Tahrir Defteri’nde Karye-i Kiçiviran Köyü (Kasabaya bağlı Kiçiviran Köyü)’’ olarak geçer. Kiçiviran kelimesi ‘’Küçük Viran’’ anlamına gelir ve 1530’lu yıllarda ismi Keçi-viran olarak zikredilmeye başlanır. 1955’li yıllardan önce temiz havası, ünlü bağları, bahçeleri, havuzları ve doğasıyla ünlü olan Keçiören’de insanlar üzüm ve armutlarını kendileri yetiştirirlerdi ve bu nedenle Keçiören bağlarından çıkan meyvelerin büyük bir ünü vardı. Bölgenin zümrüt yeşili alanlarla kaplı olduğu ve 30’a yakın çeşitte üzüme sahip olduğu da söylenmektedir. Keçiören isminin bölgede yetişen üzümlerin geç meyve vermesinden dolayı ‘’Geç-veren’’ isminden türediği düşünülmekte. Ancak Ankara keçisinin otlak yeri olma özelliğini de taşıyan Keçiören’in, Osmanlıca’da ‘’tarihi yerleşim yeri’’ anlamına gelen ‘’ören’’ kelimesi ile birleşerek bugünkü ismine kavuştuğu da düşünülmektedir.
Çankaya
Bir rivayete göre bölgedeki su pınarının üstünün tamamen yeşil yosunlar ile kaplanması ve havuza benzer bir kayanın üzerinden geçmesi üzerine insanlar bu suyun hastalıklara iyi geldiğini düşünmüş ve bölgeye ‘’Can-Kaya’’ ismini vermişlerdir. Savaşlar ve doğal olaylardan dolayı kaya içerisindeki su yolu kapanmış ancak tekrar açıldığında hastalıklara şifa özelliğini yitirmiştir. Lakin ‘’Cankaya’’ adı zamanla evirilerek bugünkü ismi olan ‘’Çankaya’’ olmuştur. Farklı rivayetlere göre ise bir kilise çanının bölgede sürekli çalmasından dolayı ismini almış olabileceği veya bölgede çengi oynatılmasından dolayı ‘’Çengikayası’’ isminden evirilmiş olabileceği üzerinde duruluyor.
Şereflikoçhisar
Şereflikoçhisar, bölgeye Türkler yerleşmeden önce Archelais Garsauna olarak anılıyordu. Osmanlı kayanlarında ise adı ‘’Koşhisar’’ olarak geçen bu semt, ‘’Çift Kale’’ anlamına geliyor. Zamanla evirilerek ‘’Koçhisar’’ ismini alan semtin ‘’Şereflikoçhisar’’ ismini alması ise bölgede bulunan kalelerin Şerefli aşireti ile bağlantısına dayanıyor.